7 Ekim 2012 Pazar

Acıbadem

Salak saçma bir comeback yapıyorum sevgili Güntekinseverler.

Blog okurken en nefret ettiğim şey bir blogun güncellenmemesidir. Yani günde 87 post istemiyorum tabi(aslında istiyorum. lappap bu sanaydı. yazarlarına ilet bunu. tabi okursan). 2 günde veya günaşırı postlar iyidir. Misal Ke Nako kişisine belirtmişliğim var. Ama bunu yani güncellememeyi ben yapınca hoş olmuyor tabii. Bu arada bu güncellememe ne pis kelime arkadaş.

Hayır, ben iyiyim bişey yok. Yok yani.(trip atan kız sesiyle oku bunu)

Bu son cümlenin pek bişeyle alakası yoğ.

Acıbademden biri girmiş bugün bloga. Başlık ona istinaden. Yalnız(önce L gelir öğrenin artık, oha)
bu Acıbademin Elazığ'da olması beni derin düşüncelere sevketti.
Ya ben çok cahilim(probably), ya da Acıbadem'i Elazığ il sınırlarına dahil ettiler(OHA)

Bit pazarına gittim sabahleyin.
1 lira 50 kuruşa(bu ne la bi buçuk lira işte)
bunu aldımşi. Orj hem de. Resimdeki dandik galiba biraz ama forma genel olarak bu. Mail yazıyor benim bir işime yaramaz yani. L galiba. Buradan birşey çıkmazsa(çünkü 7647 parça eşya sattım buradan.) hediye mediye ederim birine herhalde.

1:18 ölçekli motor aldım. BMW F650S kahverengi.


Bunun el boyutlarında olduğunu düşün işte. Bir de kahverengi o kırmızı kısımlar işte. O da 14
lira civarı.

Polypad sözlük/databank aldım. Pili yok 1.5 lira. Çalışırsa iyi olur yani.

Paper Jamz gitar aldım. Büyüğü değil ama. Burger King vermiş 2011'de.


Dün de Beyazıt'ta eski para buldum. VE GOL OLDUĞAAA!!!! Osmanlı parası iki tane. Biri 1 kuruş, diğeri 20 kuruş. Reşad dönemi galiba. Bir adet te 1940 çıkışlı "10 Para " aldım.

Bu para işte. Bir adet Papua Yeni Gine parası(çok saçma biliyorum) 1975 çıkışlı, bir adet te(bu "te"mi olacak "de"mi bilemedim ) Franco döneminden İspanya parası.

Cuma günü de NBA Fanzone'a katıldım. Lakers antreman forması gibi bir şey kazandım.
Yalnız bu olayın arkadaşımla(Bahattin) simit-ayran yedikten 5 dakika sonra olması ironikti.

Bu yani olaylar Güntekin.

Alex çok uzun mevzu konuşmak istemiyorum. FB Ülker Celtics'i yendi. Maçı izleyemedim.
FUCK THE D-SMART.

Bu üçü yani aldıklarım falan ardarda oldu mükemmel bir haftasonu oldu diyebilirim.

Güncellemeye çalışacağım, kalın sağlıcakla.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Etik

Etik nedir, ne değildir, öznel midir, nesnel midir nedir sorusuyla hızlı ve de sert bir giriş yaptım okurlar. Okurlar diyorum çünkü bayağı artış var sizde görüyorum, saklamaya gerek yok.

TDK diyor ki etik için,

Ahlaki, ahlakla ilgili.

Öncelikle buradan çıkaracağımız bir sonuç var.

Etik kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya, hatta galaksiden galaksiye değişebilen bir şey.

Çünkü;

Ahlak her yerde aynı seviyede olmak zorunda değil. Buradaki ahlak anlayışı ile, ABD'deki, Kenya'daki, Papua Yeni Gine'deki ahlak anlayışı aynı değil. Olamaz da zaten.

Etik anlayışı için o kadar uzamayalım. Kişiden kişiye dedik. Herkesin ahlak anlayışı, aldığı eğitim, gördüğü terbiye farklı olabilir, aynı seviyede olmayabilir.

Bu durumda etik herkese göre değişir. Bu konuda hemfikiriz.

Ama şöyle bir durum var. Bilmemek.

Bilmemek ile etik her zaman karşı karşıya olamaz, hatta pek alakaları bile yok, ama, bu sefer öyle bir tartışmadayız ki, bir taraf diğerini "Etiğe uymamakla", diğer taraf ise "Bilmemekle, bilmeden konuşmakla" suçluyor.

İlkan Karaman olayından bahsediyorum. Öncelikle olay gecesine dönelim Watson.

İlkan Karaman ülkemizde yetişmiş, 2.08 boyunda, kilosunu bilmediğim ve kesinlikle ama kesinlikle uzun saçın yakışmadığı, kısa saçla gayet yakışıklı olan bir basketbolcu.Ayrıca kendisinden iki üç post aşağıda da bahsetmiştim. Görüşlerim aynı.

İşte bu kişi Tofaş'ta yetişmiş, Galatasaray'a transfer olmuş, sonrasında ise KSK'ya kiralanmış. KSK'daki sözleşmesi bitince de geri dönmüş Galatasaray'a. Ama o kadar cahilmiş ki sözleşmesi olduğu halde gitmiş Fenerbahçe ile sözleşme imzalamış. Yazık. Etik değil.

Bunu böyle okumak, görmek en basit tabirle cahilliktir.

Eğer her olaya bu gözle bakıyorsanız sıkıntılısınızdır. Ölün veya kendinize çekidüzen verin ne bileyim. Şaka lan ölmeyin.

Şimdi olay hakkındaki haberlerde anlatılan şu.

İlkan gelişsin diye Karşıyaka'ya kiralık gönderilmek isteniyor. TBF'nin iki kiralık oyuncu kontenjanı var. (Çok salakça)

GS'de ikisi de dolu. Bu yüzden İlkan'ı Karşıyaka'ya bonservisi ile veriyorlar ve diyorlar ki "Sezon sonunda tekrar sözleşme yapılacak/oyuncu geri gelecek ya da 100.000'$ a KSK'de kalacak" Ve ortada İlkan'ın 5 yıllık özel sözleşmesi var, 2010'da imzalanmış. Bu arada GS, Karşıyaka'dan kontra bonservis belgesini alıyor. Yani eğer İlkan'ı istemezlerse GS'ye dönecek.

Karşıyaka İlkan'ın sözleşmesini feshediyor.Yani serbest oyuncu oluyor İlkan. Sonra milli takım kampına katılıyor. Bu süreçte GS'den kimse aramıyor, görüşmüyor. Menajeri de gidip Fenerbahçe ile görüşüyor ve tamam. İlkan Fenerbahçe'de.

GS genel menajeri Murat Özyer TBF ile görüşüyor ve özel sözleşmeyi gösteriyor. Fakat TBF sadece resmi sözleşmeleri tanıyor.

Pause.

Bu özel sözleşme nedir bilmiyorum ama bana Mehmet Topuz'un BJK uçağında peçeteye attığı imza gibi bir şey herhalde. Çünkü duruma bakılırsa resmi değil.

Play it again.

Olayda bildiklerimiz bu kadar. Bu durumda etik metik geçerli değil. Haklı olan Fenerbahçe ve oyuncuyu da alırlar. Eğer bilmediğimiz bir şey ortaya çıkarsa herşey değişebilir tabi.

Benim görüşüm ise şu anda herkes için en iyisinin İlkan'ın Fenerbahçe'ye gitmesi olduğu yönünde. Eğer GS'ye dönerse kadro dışı bırakılacağı ve kariyerinin baltalanacağı açık. Adam zaten NBA biletini de kaptı. 2-3 yıla gider Nets'e.

Hayırlısı diyelim.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Benim Oyuncum

Selamün Aleyküm.

İyisinizdir inşallah sayın okuyucular. 3-4 kişisiniz ama seviyorum sizi. İnşallah artarız çoğalırız sevgi yumağı oluruz hep beraber.

Yine kendi stilim olan bütün başlıkları tek seferde yazmayı düşündüm ama o zamanda sonrasında yazacak birşey kalmıyor.

Yan tarafta Avril Lavigne ile ADIDAS adiZero Rose 1.0 arasında "OYNAYIN ULAN" başlığı altında resmi olan sevgili oyundan bahsedeceğim size. Yuh artık 2K13 çıkacak yeni mi bahsedeceksin diyenler farkındaysanız blogun ilk postu TEMMUZ ayının sonuna doğru. Elimden anca bu geldi.

Çoğu kişinin yaptığı gibi ben de bu oyunda My Player kasıyorum. Şu anda 4. sezonumdayım. İsim soyisim falan normal. 3 numara (SF) oynuyorum. Ama bir hatam var o da boyumu 6'5" yapmak. LeBron'un boyu 6'8". Dezavantajlıyım yani. Çaylak maçı oynandı. Ben hatırlamıyorum şu an istatistikleri ama iyiydi yani. Draftın 10. sırasından (ki arkadaşlar arasında yeni rekor olur) Milwaukee Bucks seçti beni. İlk sezon 76 maç oynadım sayı ortalamam genelde 12-13 bandındaydı ama hep Key Game yaptığım için sayı ortalamam 9.7 olarak bitirdim sezonu. 3.4 ribaund ortalaması ki çok düşük her ne kadar boyum kısa olsa da. Bunlar 18 dakikada geldi. İşte yılın çaylağı ödülü, 1.Çaylak takımı falan derken Playofflar başladı. Çok da uzun sürmedi zaten.İlk turda elendik.
Orada ortalamam 17-18 sayı vardı.

O yılın şampiyonu Bulls oldu. Spurs'u 4-1 yendiler. MVP Rose idi.

Ama dingil koç beni doğru düzgün oynatmadığı için sıkıntı oldu. İkinci sezon rest çektim. Ya doğru düzgün başarı gelecek, ya da ben gideceğim dedim. 

Yeteneklerimi güney sahillerine götürdüm ve Miami Heat'a katıldım. Yani oraya takas oldum. Benim elimde değildi. 

LeBron'un yedeğiydim. Takım çok değişmiş durumdaydı. Wade ve Bosh ayrılmıştı. Stephen Curry, LeBron ve Al Harrington yeni bir "Big Three" peşindeydi. Miami'deki sezonumda sürem artmıştı. Arada 2 numara olark da oynuyordum ve ne yalan söyleyeyim 2 numara oynamak daha zevkliydi. LeBron'un yedeği olmak zevkli ama bir türlü ilk 5 başlayamadım. İlk sezon şampiyon olduk. OKC'yi (hiç sevmem Sonics RULEZ!!) 4-3 yendik. Finaller MVP'si LeBron James oldu. Sezon ortalamam 24 dakikada 13.4 sayı ve 4.4 ribaunddu. Ortalamalarımda gözle görülür bir yükseliş vardı. Ama hala ilk 5 başladığım maç yoktu. 

Miami Heat takım opsiyonunu kullandı. Bir yıl daha Heat oyuncusu olacaktım. Sezon başladı bizimkiler salak salak oynamaya başladı. Ben geçen sezonki gibiyim ama tek başıma ne fayda. Bir de Curry kasıyor. İyi PG. Bu sezonun son 10 maçı ilk 5 başladım. Playofflarda LeBron tekrar yerini aldı tabii ki. Ortalamalarım 26 dakikada 13.5 sayı 4.4 ribaund. Aynıydı yani. İlk turda Nuggets tarafından elendik.
Şampiyon Nuggets oldu. Orlando'yu 4-2 geçtiler. MVP Ty Lawson oldu.

3.Sezon biterken benim kontratım da sona ermişti. Heat'in teklifi vardı ama hala yedekten gelmemi istiyorlardı. Lakers ve Hawks aynı parayı ve ilk 5 sözü veriyorlardı. Belki kariyerimin en büyük hatasını yaptım ve de Lakers dedim. Lakers'e gidince takımda Kobe ve Shannon Brown dışında kayda değer kimse yoktu. Sam Young ciddi süre alıyordu. Olay benim şovuma döndü orada. İşime geliyordu tabi her maç 25-30 sayı. Ama başarı imkansızdı. Ligin dibindeydik. Takasımı istedim. 

San Antonio yolları hoş olur. 

Spurs'e gidince yanımda adamım Shannon Brown'u da götürdüm. Tony Parker bir Laker olmuştu sayemde. Duncan ile neler yapardık. 

Tüm hayallerim suya düştü. 

Lakers ile aynı ortamdaydım. Sadece eski bir film gibi siyah-beyazdı ortalık. 30-40 sayının üstüne çıktığım maçlar çok oldu. Ama ben başarı istiyordum. Ve takasımı istedim. Bir sezonda üçüncü takıma doğru ilerliyordum.

Eyalet aynı kalsın, şehri değiştirin.

San Antonio Otobüs Terminaline gittim ve Öz Texas'tan Dallas'a bir bilet aldım. Taraftarı olduğum takımdaydım artık. Spurs'teki son maçımda Dallas'a karşı oynamam bir tesadüftü belki de.
Nowitzki-J.Farmar-Ben-Josh McRoberts ve Beaubois. İyi bir takım olduk. Chandler ve JJ Barea da geri geldi takıma. En azından Playoff'a oynuyoruz. Düşmemeye değil. 
Ortalamalarım 28.8 dakikada 23.7 sayı 4.6 ribaunt 1 top çalma. Sayıda lig 4.süyüm. Lider Durant. Ardından Wade geliyor. Wade Warriors'ta. 3. sırada Ramon Sessions var. Hornets'te o da. Kariyer sezonu yaşıyor. 
LeBron ise sonunda New York'a gitti. Bu sezon başında -benimle aynı yıl işte- imzaladı Knicks'le. 

Çok uzun olduysa affola. Alışkanlık ben yazdım mı uzun yazarım. Yorum yaparsanız sevinirim.

Bir de bu L&M Biscolata reklamının müziği çok güzel. 2 Saattir onu dinleyerek kullanıyorum bilgisayarı. 

Haydi Selamlar.

3 Ağustos 2012 Cuma

Genel olarak


Bir kac konuyu tek bir seferde yazmayi planliyorum burada kismetse.  


Rumenler.  


Vaslui isimizi cok zora soktu. Macın taktik degerlindirmesini yapacak degilim. Maci izlemedim cunku ve sadece gollere dayanarak bir yorum yapamam. Allah'ın cezası D-Smart kutusu (evet kutu) kanalların yarısını kafasına gore listeden sildiği icin mal gibi kaldım ortada. Evde bilgisayar da yoktu. Aksama kadar PAPATYAM izledim. Etkili bir işkence. Aslinda kutuda bir bozulma olmasaydı da izleyemeyecektim. Spor paketi yok bizde. Fakiriz olum biz. Hayatim FX ve cnbc-e dizileriyle geçiyor. Ben genel olarak D-Smarta olan hırsımı burada çıkarayım dedim. Cunku o NBA TV bana melul melul bakıyor surekli. İcim gidiyor. Tam böğrümden bir seyler kopuyor.  

Bi mac vardi degil mi?

Neyse. 1-1 ic sahada alindigi zaman cok dezavantajli bir skor. Rakip Vaslui(bir de rakip olmayani var) sahasinda 0-0'a yatacaktir. Bi kere kendi sahanda berabere kalmak nedir ya? Utanmali takim. Gereken transferler COK ACİL yapilmali. Cunku Mehmet Topal iyi ama BİR EMRE DEGİL. Bunu ben soylemiyorum izleyen arkadaslar soyluyor. Ama Mehmet Topalin aslinda defansif ortasaha oldugunu bilmek icin Einstein olmaya gerek yok.


Karamanin Koyunu

İlkan Karamandan bahsedecegim biraz da. Siz ne sandiniz? Ehe. Herneyse. İlkan Karaman Turkiye milli takimina sonradan katilmis bir Amerikali. Yillardir (aylardir) saklaniyor bu bizden. Adamdaki atletizm sanmiyorum ki bir Turkte kolay kolay bulunsun. Amerikalida bile zor vardir o kadari. Zaten dovmeler falan animsatmiyor degil bana Colorado gunlerimi.

Adidas Cup'taydim sevgili okur.  

İlk mac İran ile Almanya arasindaydi. Gevsekligimizden dolayi ilk ceyregin sonu gibi Abdi İpekciye geldik. Gelmez olaydik. Bizim lise turnuvasi vardi. Okulun siniflar arasi turnuvasi bak. Hemen hemen esit seyirci vardi oradakiyle. İran desen ayri muhabbet. Formalari falan beyaz atlet uzerine yazi gibiydi. Fontlar bile farkliydi. Turnuva cok da umurlarinda degildi. Takimin yarisi zaten gures ringinden alinmis gibiydi. Almanya iyiydi. Onemli bir oyunculari yoktu. En azindan benim tanidigim. Aslinda mac sonu rahatlikla fotograf cektirilebilir, imza alinabilir hatta forma bile alinabilirdi. Ama ben hicbirini tanimiyorum adamlarin. Yuzsuzluk olur diye gitmedim. Zaten kendi maclarindan sonra gectiler Turkiye macini ilk ceyregine kadar filan izlediler. Kazandilar zaten İrana karsi. Turkiye maci baslamadan once orucumuzu actik. Ne iceri bisey sokabildigimiz ne de disari cikabildigimiz icin orada sosisli (hotdog demiycem) yedik. Verdigimiz paraya gore azdi ama baska secenek yok dogru duzgun. Mac oncesi isinmada Semih Erdenin oradaki gorevlilerden birini asagilarcasina yaptigi hareket gozumden kacmadi. Size anlatirdim ama yaziyla anlatamam gostermem lazim. Gorusunce seyapariz onu. Macta rahatti Turkiye. Zaten son ceyregin sonu ciktik sosisli yedik yine. Hayir zengin degiliz karnimiz ac. O kadar da fakir degiliz. Guzeldi yani.  

İkinci gun.  

Yuzsuzlugu iyi takip et sayin okur. Ben ve arkadasim (Bahattin) madem dun de sosisli yedik, bu cizgiyi bozmayalim diyerek yine iftarda sosisli yemeye karar verdik. Mekan degisti tabi. IKEA'ya gittik. Orada sosislileri yedik sonra dedik ki, lan maca dun gittik bi numara yok. Dandik zaten maclar. Amaan dedik ve gitmeyip forum istanbulda dolastik butun aksam.  


Bu arada iPod Touch satiyorum okur. Aliciysan tweet at, ne bileyim mail at.Konuşalım bunları yani. 2.Nesil 8GB.  

Hadi hayirli oruclar. Tutmayanlara iyi uykular. Uyumayanlar siz cikin la disari. Yeni yayin gelene kadar bekleyin. Yorum morum yazin. Oruc tutup uyumayanlar da dahil. Yorum atin yani korkmayin elestiriye acigim ben. 

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Ben Bu Oyunu Bozarım

Mecnun demişti bunu. Unutulmaz bir sahneydi gerçi. O günden sonra oyun bozuldu zaten. Ardanın gidişi belliydi. Zeynepciğimiz de sevgilisi olduğuna göre duracak değildi. Ama Leylanın diziden çıkması hataydı. Sen Ardaya Amerika'ya gitti diyerek açık kapı bırakıyorsun, Zeynep Ankara'ya taşındı diyorsun, be adam LEYLA NİYE ÖLÜYO DİREK? Şimdi Leyla diziye dönse Kavak Yelleri sendromu olacak. Diriliyorlar ölüyorlar. Tamam dizi absürd. Mantığı yok. Sınırları yok ama dizi ne olacak öbür dünyada mı geçecek? Nedir yani? Ya da Leyla, Ruhsar gibi Mecnunun peşinde olacak. 
E şimdi dizideki iki kız da gitti. Mecnuna kız yeni gelecek herhalde. Hayırlısı.

27 Temmuz 2012 Cuma

Baktığın Zaman Güntekin

-Fenerbahçe Moussa Sow'u uyarmış. Oruç tutmayı bırakması yönünde. Bu Ramazanın başından beri belirtilen bir şey. Sow dinine çok bağlı hatta Türkiye'yi tercih etme sebeplerinden biri de ülkenin genel olarak (oran vermeyeceğim) Müslüman olmasıydı. Lille'de oynadığı dönemde de oruç tutuyordu ve bu yüzden eleştiriliyordu.






Baktığın zaman Güntekin;


İki taraf da haklı. Çünkü Sow dininin gerektirdiğini yapıyor. İbadetini yani. Ama bu durumda kendince haklı. Çünkü bu havada ben bile oruç tutarken zorlanıyorum şerefsizim. Düşün bu adam her gün koşuyor, antreman yapıyor, kendini zorluyor. E oruçlu haliyle ne kadar performans verebilir ki? Fenerbahçe de bunu savunuyor işte. Haklılar genel olarak. Olaya genel açıdan bakınca Sow Fenerbahçenin oyuncusu. Onlar da verdikleri paranın karşılığını isteyeceklerdir ki bu oruçlu haliyle çok zor. 











-Wolfs, Wolsfb, İşte Tuncayın oynadığı o yeşil renkli alman takımı (ada bak anasını satıyim) Tuncayı serbest bırakmış. Sezon başından itibaren Fenerbahçe iddiaları çıkmıştı. Şimdiyse Kasımpaşa deniyor. Tuncay 2010/11 sezonunun ortasında 4.5 Milyon Euro'ya Stoke'tan yeşilli takıma geçmişti. Sezon başında ise 1 Milyon Euro karşılığ Bolton'a kiralanmıştı. Bolton bu sezon Premier Lig'den düşmüştü.Tuncay ise geçen sezon 26 maçta toplam 3 gol atmıştı. Bunların iki tanesi Rezerv Ligdeydi. 


Baktığın zaman Güntekin;



Tuncay Fenerbahçe zamanında ve sonrasında benim favori oyuncumdu. Her sezon başında çıkardı söylenti Tuncay Fenere geliyor, Galatasarayla ön sözleşme imzaladı Beşiktaşa kesin gidiyor, Bu sene Ekmeksporda falan diye. Ben istemedim onu. Ama bir yere kadar. Çünkü adam Avrupa'da oynayacğım diye gitti. M'Boro (düzgün isimli takıma gitmemiş ki adam) onun için yanlış tercihti belki de. Ama orada oynadı hatta bir ara transfer dedikoduları çıktı. İkinci sezonunun devre arasıydı sanırım. O ara gidebilirdi iyi bir takıma. Sonrasındaki Stoke City tercihi Tuncay'ın Avrupa kariyerini bitirdi belki de.Pullis'le uyumsuzluk, süre alamama derken bir baktık Tuncay o yeşil renkli takımda. Orada da olmadı son bir şans Bolton'a kiralandı ama belki Bolton'un kadrosu çok iyiydi ya da Tuncay o eski Tuncay değildi. Bolton küme düştüğüne göre siz çıkarın. Tuncay için hayırlısı diyelim Fenerbahçe'de görmek isterim ama onu tekrar. Hiç olmazsa geçsin kulübede otursun. 










-Söz sende Elton Brand. Dallastanan haberler iyi. Dallas şampiyonluk sarhoşluğuyla geçen sezonun ardından (oha 1 sezon) bu sezon yeniden zirveye oynayacak takım kuruyor. Takımdan Jason Terry(Namı diğer JET) ve emektar PG Jason Kidd ayrılınca herkes bir noluyo lan? durumuna girdi. Takıma Jason Kidd'in yerine Darren Collison geldi. Elton Brand ve Chris Kaman ile Chandler sonrası boşluk dolduruldu. OJ Mayo ise zekice bir şekilde takıma katıldı. 



Baktığın zaman Geraldo Rivera;


Jason Kidd belki çok skorer bir isim değildi ama takımın en önemli ikinci parçasıydı.(Birinciyi biliyorsunuz zaten ehe) Takımı iyi bir şekilde yönetiyordu. Fakat yaşlıydı. Bunu bok atmak için söylemiyorum. Yaşlıydı 40 yaşına geldi neredeyse. Yerine gelen Collison ise genç, dinamik ve skorer. Ama asist konusunda bir Kidd değil. Aslında takıma Steve Nash katılabilirdi ama galiba Cubanla küsler. Çünkü hem taraftar hem de Dirk seviyor Nash'ı. Taraftarı salladım çünkü hiç Dallaslı biriyle muhabbet etmedim. O günlerle ilgili yazıları okuduğumda genelde günah keçisi Cuban'dı ondan öyle dedim. Chris Kaman ise Nowitzki'nin kolları altında büyüleyecek.Chandler sonrası/öncesi felaket olan pota altına ilaç gibi gelecektir. Nowitzki ona abilik yapacak. Milli takımdan kardeşi sayılır zaten. Elton Brand ise 99 draftının ilk sıra seçimi. Hep onun buna değmediği yetersiz olduğu söylendi. Ama sayı ortalamaları ribaund ortalamaları gayet iyi. Geçen sezon öncesi en düşük sayı ortalaması 13. Chandleri bu bakımdan geçiyor. Çünkü Chandlerin skorer yönü pek yoktu(ya da var kendine saklıyor) Ama savunma yönünden Chandlerin gerisinde. Bunu ilerletebilir tabii ki. Bence bu yıl tekrar şampiyonluk yarışı verebilirler.











-Fenerbahçenin yeni formaları internete sızdı. Klasik çubuklu, beyaz ve lacivert-siyah çubuklu olmak üzere 3 forma var. Üretici firma yine Adidas. Göğüs sponsoru ise bu seneden itibaren Türk Telekom.


Baktığın zaman Loran; 


Çubuklu forma geçen seneyle birlikte felaket. 2010/11 çubuklusunun yanına  bile yaklaşamaz. İçeri doğru mavileşme falan. Gayet kötü. Çubuklu koleksiyonu yapanlar almalı bence sadece. Çünkü kötü yani forma. Olmamış. İnternette herkes beğeniyor ama anlamıyorum. Bu forma güzel değil. Beyaz forma harika. 2010/11 beyaz forması çok sadeydi (yine de şıktı) fakat bundaki lacivert kullanımı formaya farklı bir hava katmış. Alınabilir. Siyah-lacivert forma ise alternatif forma. Yani satış için yapılmış ki buna yakışmış. Koyu renkler yakışmış. Belki dizayn olarak daha güzel birşeyler yapılabilirdi ama bu da güzel. Sarı detaylar çok güzel olmuş. Genel olarak güzel formalar ancak çubuklu çok kötü. Sarı lacivert bile değil tam olarak. 


Blogun ilk postu bu. Hayırlı olsun. Yorumlarınızı beklerim.